Yöneticiyi Yanlıştan Kurtaran Güçlü Danışmana Her Zaman İhtiyaç Vardır

Yöneticiyi Yanlıştan Kurtaran Güçlü Danışmana Her Zaman İhtiyaç Vardır

YÖNETİCİYİ  YANLIŞTAN  KURTARAN GÜÇLÜ

DANIŞMANA  HER ZAMAN İHTİYAÇ  VARDIR

Yöneticiyi yanlış karardan kurtaran güçlü danışmanlara her devirde ihtiyaç hissedilmiş ve  edilecektir. Güçlü danışman fiziksel olarak değil; güncel bilgilerini, engin tecrübelerini,  doğru, iyi, güzel, ekonomik, etkili, verimli, etik  ve evrensel  değerleri görevinde kullanabilen ve yöneticiye zamanında aktarabilen, sonuçlarını yöneticiden önce üstlenebilendir.

 

          Güçlü danışmanlar, düşündükleri doğruları danışmanı oldukları yöneticiye açıkça aktarıp yanlış uygulamalardan kurtarır, hata yapmasını önleyebilirler.

 

         Yeter ki, yönetici doğru düşünen danışmanını dinleme sabrını göstersin.

 

         Tarihten günümüze mesaj yüklü bir güçlü yönetici danışmanı profiline örnek  aktaralım.

 

          Bilindiği üzere, yönetimdeki adaletinde tüm insanlığın ittifak ettiği Halife Hz. Ömer ile danışmanı Abdurrahman Bin Avf  arasında geçen şu olay, güçlü bir danışmanın yöneticiyi yanlış karardan kurtarma konusunda ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

 

          Bir gece Abdurrahman bin Avf' ile birlikte Medine sokaklarında kontrole çıkar adalette pirimiz olan  Halife Hz.Ömer sessizce yürürken önünden geçtikleri bir evden karışık seslerin geldiğini duyarlar. Biraz daha yaklaşınca gelen seslerden bir tahmin yapan Halife, beklemeden yorumunu yapar;

 

          - Ey Abdurrahman! der, bu evin içindekiler içmişler bağırıp çağırarak şiir söylüyorlar. Ne dersin, bu sarhoşlara ne türlü bir ceza uygulayalım?

 

          Halifenin bu görüşüne danışmanı Abdurrahman bin Avf iştirak etmez. İştirak etmediği gibi aynı zamanda itizar da eder ve çekinmeden der ki:

 

          -Bana kalırsa ceza uygulanacak olan kendi evi içinde hayatını yaşayan ev sahipleri değil, sokaktan onları tecessüs eden bizleriz. Onlar, evlerinde bir suç işlemişlerse biz sokakta şu anda tam üç tane suç işlemiş durumdayız, der.

 

          İrkilen halife önce duraklar, sonra da sorar:

 

          -Nasıl olur, ne türlü suç işlemiş olduk şimdi biz burada?

 

          Danışmanı çekinmeden, tereddüt etmeden halifeye yanlışlarını üç madde halinde sıralar:

 

          1-Allah-ü Azimüşşan Hucurat Suresi'ndeki ayetinde, "Zan ile hüküm vermekten kaçının." buyurdu, biz gözümüzle görmediğimiz halde zan ile hüküm veriyoruz.

 

          2-“İnsanların gizli kalan ayıplarını araştırıp da meydana çıkarmayın” buyuruyor, biz ise evlerindeki gizli ayıplarını araştırıp meydana çıkarmaya çalışıyoruz.

 

          3- “Birbirinize  gıybet etmeyin”  buyuruyor!  Biz ise gecenin bu saatinde hem zan ile hüküm veriyor, hem evinin içindeki gizli ayıplarını araştırıp meydana çıkarmak istiyor, hem de açıkça burada gıybetlerini yapıyoruz. İşte bunlardan dolayı aslında cezalık işi biz yapıyoruz, ev sahibi değil ey Müminlerin Emiri!

 

          Danışmanından gelen bu açık ve net doğruları dinledikten sonra düşünmeye başlayan Halife, bir müddet sessiz kalır, sonra elini, doğru sözlü danışmanının eline uzatarak tarihi sözünü söyler:

 

          - Ey Abdurrahman der, tut şu elimden de bir an evvel buradan uzaklaşalım; yoksa ev sahipleri dışarı çıkar da bizi bu halde görürlerse, biz onlara değil, onlar bize ceza isteyebilirler!

 

          Oradan hızla uzaklaşırken kendisini yanlıştan kurtaran danışmanı için yaptığı duasında şöyle dediği duyulur Halife'nin:

 

          - Allah insanı doğru düşünen danışmanlardan mahrum eylemesin!. Kimseyi de kendi yanlış kanaatinde ısrarcı ve inatçı eylemesin. Kendi düşüncesini dostlarına kontrol ettirmek, doğrusunu duyunca da inat etmeyip, hemen kabul etmek ne güzel bir anlayıştır. Hem yanlış düşünmekten, hem de yanlışı uygulamaktan kurtulur insan, doğru düşünen dostu sayesinde..

 

          -Ne dersiniz?..

 

           İslamın adaleti ile ünlü Halifesi Hz. Ömer'in danışmanından duyduğu doğruları hemen kabul etme örneğinden günümüz yöneticilerine, danışmanlarına, bizlere de mesaj var mı?

 

           Hissemize düşen dersi bizim de almamız gerekir mi? 

 

          Bir ünlü düşünür, “Yöneticilik, insan çalıştırma sanatıdır.”  demiş.

 

          Yönetici; yanlış, haksız, gereksiz, adaletsiz, sağlıksız, huzursuz tasarruflardan kaçınırken, temsil ettiği kurumun hak ve menfaatlerini koruyan, yönetiminde müşavere eden, tarafsız, hak ve adalet terazisine göre, vijdan ve sorumluluk duygusuyla karar verendir.

 

          Danışman ; Yöneticinin verdiği her emirde, attığı her imzada ve tasarrufunda yürütülen her eylemin eksilerinde sorumluluğunu idrak ederek ders alan, artılarında övünmeden ancak hakkını teslim edene layık olduğunu bilen müşavirdir.

 

 

Mustafa ÖZDEMİR