Belediyede Çalışan Daimi İşçinin, İş Akdini Feshetmeden Belediye Meclisi Üyeliğini Yapması

 

Belediyede Çalışan Daimi İşçinin, İş Akdini Feshetmeden Belediye Meclisi Üyeliğini Yapması

 

30.03.2014 tarihinde yapılan mahalli idareler genel seçiminde belediye meclisi üyesi seçilen daimi işçi ...’ın, işçilik görevi ile belediye meclisi görevini birlikte yürüttüğü tespit edilmiştir.

 

4857 sayılı İş Kanunun 2'nci maddesinde, bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren deneceği, 63'üncü maddesinde de, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok kırkbeş saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı hükümlerine yer verilmiştir. Belediyede veya il özel idaresinde çalışan daimi işçinin işvereninin, belediye veya il özel idaresi tüzel kişiliği olduğu, belediye başkanının veya valinin, ilgili idarenin başı ve tüzel kişiliğin temsilcisi olarak işveren sıfatıyla hareket edeceği ve kurumda çalışan işçinin iş sözleşmesinden doğan asli borcunun iş görme borcu olduğu göz önünde bulundurulduğunda, işinde gereği gibi çalışıp çalışmadığı, işine devam edip etmediği, işyerindeki tutum ve davranışları gibi birçok konuda işvereninin denetim ve gözetimi altında olacağı, gerektiğinde işverenin, bu kişiye Kanundan kaynaklanan çeşitli yaptırımları uygulayabileceği olağandır.

 

Belediye meclisinin, ilgili tüzel kişiliğin karar organı olarak söz konusu tüzel kişiliğin mali konulardaki iş ve işlemlerini denetlediği, belediye başkanının başkanlıktan düşürülmesine kadar uzanan yetkilerle donatıldığı, personelin performans ölçütlerini karara bağlamak, sürekli işçilere ait norm kadroların ihdas, iptal ve değiştirilmesine karar vermek gibi tüzel kişilikte çalışan işçileri doğrudan ilgilendiren bazı görev ve yetkilerinin bulunduğu dikkate alındığında, işçinin çalıştığı tüzel kişilikte aynı zamanda meclis üyesi olarak görev yapması halinde, işveren gibi hareket etmesine imkan sağlayacak bir statüye kavuşabileceği, işverenin işçi üzerindeki denetim ve yaptırım yetkilerinin kısmen de olsa kullanılamaz hale gelebileceği, işçinin işverenini denetleyebilmesi gibi iş hayatının olağan akışına aykırı bir durumla karşılaşılabileceği ve en önemlisi, belediye meclisi üyesi olarak üstlenilen kamu görevinin yerine getirilmesinde tarafsızlık ilkesinin zedelenebileceği açıktır. Öte yandan, belediye meclisinin belirli toplantı süreleri olduğu, meclis üyelerinin aynı zamanda encümenlerde ve ihtisas komisyonlarında görev aldıkları, bu oluşumların da belirli zamanlarda toplandıkları göz önünde alındığında, daimi işçinin meclis üyesi olması

 

halinde, hem iş akdinden doğan yükümlülüklerini, hem de meclis çalışmalarına katılma yükümlülüğünü aksatabileceği, yoğun çalışma gerektiren meclis üyeliği görevini aksatmasının meclisin işleyişini olumsuz etkileyebileceği, kaldı ki, meclis çalışmalarının hızlı ve     verimli  yürütülebilmesi               için meclis üyelerinin

 

toplantılara katılımları konusunda Kanunun öngördüğü kurallar dikkate alındığında, meclislerin daimi işçileri ilgilendiren kadroların ihdası, iptali ve değiştirilmesi, performans ölçütlerinin belirlenmesi ve denetim gibi hususları görüşeceği toplantılara işçi olan meclis üyesinin katılamayacağı, bu durumun da meclisin çalışma düzenine zarar verebileceği de kaçınılmazdır.

 

İçişler Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün 2010/53 sayılı genelgesinde;

 

“Belediye veya il özel idaresinde çalışan daimi işçinin, işçilik görevinden ayrılmadan aynı zamanda belediye meclisi üyeliğini veya il genel meclisi üyeliğini yürütüp yürütemeyeceğine ilişkin olarak Bakanlığımız Hukuk Müşavirliğinin Danıştay’dan istişari görüş istemi neticesinde, Danıştay Birinci Dairesinden almış olduğu 18/2/2009 tarih, E:2008/1444 ve K:2009/334 sayılı Kararda;

 

“4857 sayılı İş Kanunu ile 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun, belediye meclisi ve il genel meclisinin görev ve yetkilerini belirleyen hükümleri ile söz konusu meclislerin toplantı ve görüşme yapma, komisyon oluşturma, komisyon çalışmalarında görev alma, başkanlığa vekalet etme ve benzeri konuları düzenleyen hükümleri birlikte değerlendirildiğinde söz konusu kamu kurumlarında çalışan daimi işçilerin, işçi olmalarından kaynaklanan statüleri ile aynı tüzel kişilikteki meclis üyeliği statüleri birbirleriyle çatışmakta, dolayısıyla meclis üyesi sıfat ve yetkilerini kullanarak aynı tüzel kişilikte karar alma, denetim ve yaptırım süreçlerine katılmalarının mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

 

Açıklanan nedenlerle, belediyede veya il özel idaresinde çalışan daimi işçinin görevinden ayrılmadan aynı belediyede meclis üyesi veya aynı il özel idaresinde il genel meclisi üyesi olarak görev yapamayacağı” şeklinde görüş ihdas edilmiştir." denilmektedir.

 

İçişleri Bakanlığının bu genelgesinde açılan iptal davasında, Danıştay 8. Dairesi 2010/8540 Esas, 2012/3926 karar no’lu kararıyla iptal etmiştir. İçişleri Bakanlığının Danıştay

 

Dairesi iptal kararına karşı yapmış olduğu temyiz başvurusunda Danıştay İdari Dava

 

Daireleri Kurulunun 24.03.2014 tarihli 2012/1574 Esas no ve 2014/1051 Kararı ile Danıştay

 

Dairesinin kararının bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir.

 

Burdur Belediyesi daimi işçisi ...’ın işçi olmasında kaynaklanan statüsü ile aynı tüzel kişilikteki meclis üyeliği statülerinin birbirleriyle çatıştığı, dolayısıyla meclis üyesi sıfat ve yetkilerini kullanarak aynı tüzel kişilikte karar alma, denetim ve yaptırım süreçlerine katılması mümkün olmamaktadır.

 

Kamu idaresi cevabında; Belediyede çalışan daimi işçinin, iş akdini feshetmeden Belediye Meclis Üyeliği yapması tenkit edilmiş olup,söz konusu kişiye 28.01.2016 tarih ve 852 968 76 /31 sayılı yazı ile İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 2010/53 sayılı genelgesi uyarınca, işçilik veya Belediye Meclis Üyeliği görevlerinden birini bırakması bildirilmiştir.

 

Sonuç olarak Bulguda belirtilen hususlarla ilgili olarak kurum tarafından gerekli yazışmaların başlatıldığı belirtilmiştir.

 

Daimi işçi olmasından kaynaklanan statüsü ile aynı tüzel kişilikteki meclis üyeliği statülerinin birbirleriyle çatıştığı, dolayısıyla meclis üyesi sıfat ve yetkilerini kullanarak aynı tüzel kişilikte karar alma, denetim ve yaptırım süreçlerine katılması mümkün olmamaktadır. Bu nedenden dolayı bu iki görevi bir arada yapabilmesi hukuki olarak mümkün olmamaktadır.